Kalabalıklar içinde yalnızlık ve kadınları anlama rehberi

Şeytanın Avukatı Yazıyor: Bugünlerde kendimi okumaya verdim. Bol bol okuyup, araştırıyorum. Her gün New York’taki çeşitli kütüphanelere gidiyorum. Ben ki özellikle Halloween yaklaştığında evde oturmayı, sosyal medyada Victoria’s Secret’ın melekliğine namzet olarak adı geçen modelleri takip etmeyi seven biri olarak, kütüphanelerde bu denli vakit geçirdiğime inanamıyorum.

Ne mi araştırıyorum? Tabii ki, Suriye’deki İslamcı yapılanmaları, Hillary Clinton’ın Eposta skandalını ya da Donald Trump’ın abuklamalarının psikolojik kökenlerini değil. Daha özel bir konuyla ilgileniyorum.

Aslında her şey bir cumartesi gecesi başladı. Bunu anlatmadan önce biraz geri besleme (feedback) yapmak farz. Bir süredir (bu yazı yazıldığında bir hafta olmuştu ve o cumartesi ilk kez birlikteydik) bir kızla “date” halindeydim (Prezervatif kontrolörü olan değil, onun arkadaşı). Kız New York Üniversitesi’nde doktora öğrencisi ve de acayip güzel. Fakat, oturup konuşurken, yemek yerken büyüleyici olan bu kızcağız, yatakta tam anlamıyla başkalaşım geçiriyor, bambaşka biri oluyor. XXX’li kısım değil söz konusu olan; bu durum sigara içmeye başladığımızda ortaya çıkıyor. Kız, sigaradan (Pot değil) daha bir nefes çeker çekmez konuşmaya başlıyor, anlatıyor da anlatıyor. Bu inanın sabaha kadar sürüp, kafanızı ütüleyebilecek cinsten.

Neyse, iki kez yemek faslı ve bir Starbucks muhabbetinden sonra o cumartesi evdeyiz. Bir şişe Turning Leaf California White Zinfandel’in hemen ardından “date” olmanın şartlarından sonuncusunu yerine getirip, sigara aşamasına geçiyoruz. Kızın menekşe gözlerinin derinliklerine baka baka gururla (kibirle karışık biraz) sigarasını yakıyorum. Bir nefes ve ardından gelen şu cümle: “Aslında kalabalıklar içinde yalnızız…” Bunları söylerken bana baksa bir şeyler söyleyeceğim, amma velakin kız derin derin karşıdaki boş duvara bakıyor.

…Ve ardı ardına gelen cümleler seli: “İnsanlar, her gün ayaktaayken bile rüya görüyor”, “Hiçbir şeyin farkında olmadan yaşamı yeniden üretiyorlar”, “Egemenler bizi boş zamanlarımızda bile esir alacak taktikleri uyguluyor…” Bunlar gibi tuhaf cümleler. Bırakın İngilizcesini, Türkçesini bile anlamak, deveye hendek atlatmaktan zor. Suratımın düştüğünü belli etmemeye çalışıyorum, ama o makinalı tüfek gibi kendi kendine konuşup duruyor. “İyi misin” diye soruyorum, cevap bile vermiyor, kusacak gibiyim. Neyse sigarasını söndürüyor ve uykuya dalıyor da, işkenceden kurtuluyorum. Kadınların ne anlaşılmaz varlıklar olduğunu bir kez daha hatırlıyorum (bkz. Yazının sonundaki Kadınları Anlama Kılavuzu).

Kalkıyorum, salona geçip bir sigara daha yakıyorum. Gözüm, kızın bana gelirken elinde olduğunu hatırladığım masanın üzerinde duran gazeteye takılıyor. Yatak odasında depreşen aşağılık kompleksimin (he o sözler yüzünden) daha da aşağı seviyeye inmesini engellemek için gazeteyi alıp içinde ilginç bir yazı bulmaya çalışıyorum. New york Üniverstesi öğrencilerinin çıkardığı gazetedeki “seks” konulu bir yazıyı okumaya başlıyorum. İnanılmaz bir stil; yazılanlar iç gıdıklıyor. Aşağılık kompleksimin kaybolduğunu hissediyorum. Yazıyı bir solukta bitiriyorum ve gidip yanına kıvrılarak, aklımda muzır düşüncelerle uykuya dalıyorum.

…Ve pazar sabahı. İkimiz de keyifliyiz. Dün geceki o sigara faslı hiç yaşanmamış gibi. Kız o denli büyüleyici o denli neşeli. Okul gazetesinde okuduğum makalenin beni nasıl “up” yaptığından bahsediyorum. Hınzır hınzır gülüyor ve New York Üniversitesi öğrenci gazetesinin editörlerinden biri olduğunu üstüne basa basa söyleyip “O da bir şey mi daha neler var neler o yazıya benzeyen” diyor. “Kalabalıklar içinde yalnızlık” konusu hiç açılmadan günü keyifle kapatıyoruz.

kalabaliklaricinde

İki gece sonra yine benim evdeyiz. Biraz sohbet, yine bir şişe şarap, XXX, ardından sigara faslı ve o monoloğuna başlıyor. kalabalıklar içinde yalnızmışız da, insanlar egemenlerin ideolojisini, moda ve televizyon aracılığıyla yeniden üretiyormuş da… Bla, bla, bla…Br an önce uyusun istiyorum. O uyuyor, ben iki gece önce olduğu gibi salona gidiyorum ve bu kez getirdiği Yale Üniversitesi’nin okul gazetesine göz atmaya başlıyorum. İlginç… Bu gazetede de iç gıdıklayıcı seks konulu bir yazı ve o kadar etkileyici ki yatak odasına ancak iki saat sonra dönebiliyorum.

Ertesi gün yine ortalık süt liman. Ben onun menekşe gözlerine bakıp ruhumu okşuyorum ve “sigara faslı hariç çok şanslıyım” diye düşünüyorum. Menekşe gözlü “dete”im, “Biliyor musun iki gündür bir deney yapıyorum. Birlikte olduğum birinin seks sonrasındaki davranışlarını inceliyordum. Bugün bir toplantımız var; ABD’nin çeşitli üniversitelerinden gelen seks yazarları katılacak. Seninle yaşadığımız iki günü de onlarla paylaşacağım. Bir sakıncası yok değil mi. Çok tatlıydın” diyor ve okula gitmek üzere evden çıkıyor.

Artık menekşe gözlü kızın telefonlarına çıkmıyorum ve de kütüphanalere, üniversitelerin seksi seks yazarları “Benim için gazetelerinde bir şeyler yazdılar mı” sorusunun yanıtını bulmak için gidiyorum.

Kafamda, menekşe gözlü kızla geçirdiğim o iki geceki sigara faslı sırasında yüzümdeki o korkunç ifadelerin tortusuyla..

KADINLARI ANLAMA KILAVUZU

Kadınların söyledikleriyle bunların asıl anlamları arasında inanılmaz farklar var. Kadınların kendileri de dahil büyük bir kesimin kabul ettiği şu cümleler (İngilizce ve özellikle ABD’li kadınları anlamakta faydalı. Öte yandan her ülkedeki kadınlar için de geçerli. Bunu yukarıda anlattığım olay nedeniyle ortaya çıkan kızgınlığımla yapmadığımı belirtmek isterim:-).

“We need” MEANS “I want.”

“How much do you love me” MEANS “I did something today you’re not going to like.”

“We need to talk” MEANS “I need to complain.”

“You’re certainly attentive tonight” MEANS “Is sex all you ever think about.”

“Is my butt fat?” MEANS “Tell me I am beautiful.”

“Can we just be friends?” MEANS “There is no way I am going to let any part of your body ever touch me again.”

“It is not you. It’s me” MEANS “It is you.”

“I just need some plave” MEANS “Without you in it.”

“I am sorry” MEANS “You’ll be sorry.”

“I’ll be ready in a minute” MEANS “I’ll be ready in an hour.”

“No, pizza’s fine” MEANS “You tight-fisted slob.”

“Be romantic, turn out the lights” MEANS “I think İ am putting on weight.”

“Do you love me” MEANS “I am going to ask for something expensive.”

“do what you want” MEANS “You’ll pay for this later.”

“I just dont want a boyfriend now” MEANS “I just don’t want you as a boyfriend now.”

“I dont know whad do you want to do?” MEANS “I can’t believe you have nothing planned.”

“Yes” MEANS “No.” “No” MEANS “No.” “Maybe” MEANS “No.”

Yorumlayın

Your email address will not be published.

Önceki Yazı

Gülen için tutulan o isim, İlluminati’nin avukatı çıktı

Sonraki Yazı

Kabataş iftiracısının röportajı da yalanmış (Kuyruklu yalana devam)

Sayfa Başı